AUKUS Anlaşması ve Avustralya’nın Geleceği Üzerine Tartışmalar
2021 yılında ABD, İngiltere ve Avustralya arasında imzalanan AUKUS anlaşması tekrar gündemde. Donald Trump’ın tekrar başkan seçilmesiyle Beyaz Saray, stratejik iş birliğini “America First” politikaları çerçevesinde değerlendiriyor. ABD Savunma Politikası Müsteşarı Elbridge Colby liderliğinde yürütülen inceleme, müttefiklerin yeterince katkı sağlamadığı eleştirilerine dayanıyor. Colby daha önce anlaşmaya ilişkin “en değerli savunma varlığımızı neden veriyoruz?” şeklinde tepkisini dile getirmişti.
Avustralya’nın Savunma Umudu
Toplam maliyeti 239 milyar dolar olan AUKUS projesi, Avustralya’nın mevcut dizel denizaltılarından daha gelişmiş, uzun menzilli ve nükleer enerjiyle çalışan denizaltılara sahip olmayı amaçlıyor. Bu sadece bir askeri modernizasyon değil; aynı zamanda Çin’in bölgesel etkisinin artışına karşı bir caydırıcılık unsuru olarak da görülüyor. Avustralya Savunma Bakanı Richard Marles, sürece güvendiğini belirterek “Bu anlaşmanın uygulanacağından çok eminim” açıklamasında bulundu. Ancak güvenlik uzmanı Sam Roggeveen, endişeleri dile getirerek, “Müttefikimizin şu anda güvenliğimize tam bağlı olduğunu söyleyemem” dedi.
Trump’ın Tavırları ve Endişeler
Trump yönetimi, Avustralya dahil birçok müttefiki, savunma harcamalarına yeterince katkı yapmamakla suçluyor. Ayrıca ABD’nin kendi nükleer denizaltı üretiminde zorlandığı belirtiliyor. Tüm bu gelişmeler, Canberra’daki karar alıcıları tedirgin ediyor. Eski başbakanlardan Scott Morrison, AUKUS’un alternatifsiz olduğunu savunurken, Malcolm Turnbull ise anlaşmayı eleştirerek ABD’nin vazgeçebileceği uyarısında bulundu. Çin ile yakınlaşmayı savunan eski başbakan Paul Keating, sert bir eleştiride bulunarak, “Belki de Washington, sonunda Avustralya’yı kendisinden kurtarır” dedi.
Alternatifler ve Gelecek
AUKUS’un aksaması durumunda Avustralya’nın hala seçenekleri bulunuyor. Fransızlarla yaşanan geçmiş kriz nedeniyle bu ülkeye dönüş zor görünse de Roggeveen’e göre, Avustralya “makul bir savunma bütçesi ve akıllı bir stratejiyle” Çin’i caydırabilecek kapasiteye sahip. Roggeveen, “Savunmasız değiliz, sadece duygusal bağımlılıktan kurtulmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.